MURAT ÇALIKOĞLU

Deprem Yüksek Mühendisi | İnşaat Mühendisi

DENEYİM: TİMKA Mühendislik İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. Daha fazla Eğitim: Boğaziçi Üniversitesi, KRDAE, Kandilli, İstanbul (Doktora Programı) Daha fazla

Deprem ile Çernobil Etkisi

Çernobil dizisini izleyen şimdiki yazacaklarımda ne anlatmak istediğimi net bir şekilde anlayacaktır. İzlemeyenlere ise şiddetler izlemesini tavsiye ederim. Bir ihmalkarlığın, vurdumduymazlığın, çıkar ilişkisinin ve koltuk sevdasının yol açtığı bir facianın üzerinden 33 sene geçti. Ama etkileri halen devam etmekte. Çünkü, kilometrekarelerce alanın etkilendiği bu kaza sonucu açığa çıkan radyasyonun yarattığı hasarların tamamıyla ortadan kalkması için yaklaşık 50.000 yıl gerekmekte. Birkaç kişinin hırsı ve ihmalkarlığı yüzünden meydana gelen kaza sonucu oluşan hasarı kaldırmak için 50.000 yıl. Dile kolay. Ülkemizi dahi etkisi altına almış olan bu kaza sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Federal Sağlık Kanunu gereğince 1980-1996 yılları arasında Türkiye'de 5 ay geçiren kişilerden kan alma yasağı getirmiştir. Sovyetler Birliği'nin bu kazayı örtbas etmek istemesi, gizli tutması ve etkilerinin kontrol altında olduğu yalanını öne sürmesi üzerine kazanın yıkıcı etkileri yayılmıştır. Yardım alınırken bile asıl değerlerin oldukça altında gösterilen radyasyon değerleri ise alınan yardımların başarısız sonuçlanmasına sebep olmuştur. Ölü sayısının net bilinmemesinin sebebi ise radyasyona mağruz kalan kişilerin ölüm süresinin belirsizliği. Santraldaki patlama anında ölenler ile çevresinde radyasyona mağruz kalan kişilerin ölüm süreleri, mağruz kaldıkları radyasyonun değerlerinin değişkenlik göstermesi ve insan bünyesinin kaldırabileceği değeri geçme derecesi ile değişkenlik göstermektedir. Santraldeki patlama anında ölenlerin ardından yangın bahanesi ile çağırılan koruyucu kıyafetsiz itfaiyecilerin yangını söndürme çabası sırasında radyasyona mağruz kalıp haftalar ve aylar sonra sancılı bir şekilde ölmesi ise durumun ehemiyetini göstermiştir. Daha detayına inmeyi isterim fakat asıl bahsetmek istediğim konu bu değil. Bu konunun detayını öğrenmeniz için Chernobyl dizisini konunun ehemmiyetini anlamanız ve gerçeklerin olduğu gibi anlatılması sebebiyle izlemenizi tavsiye ediyorum. Olayların gerçekten göründüğü gibi olmadığının, devletin nasıl iç ilişkilere karıştığının ve bunun ne kadar kötü sonuçlar doğuracağının kanıtını gösteriyor. 

Asıl bahsetmek istediğim konu ise gündemimizde olan Büyük İstanbul Depremi. Ne zaman, nerede ve nasıl olacak? Herkesin dilinde bu soru var. Evet deprem bir gün olacak ve oldukça büyük bir büyüklüğe sahip olacak. Ama asıl önem vermemiz gereken, bu deprem olduğunda alacağımız hasarlar, yitireceğimiz canlar. Bunların önüne geçmeliyiz. Çok eskiye gitmeyelim. Yakın zamanda Japonya'da meydana gelen büyük bir depremde can kaybı yaşanmamıştı. Bu konuyla Çernobil'in ne alakası var diyebilirsiniz. Ama çok alakası var. Şöyle ki, İstanbul'da kentleşme aşırı derecede hızlı bir şekilde büyümekte. Büyük ve önemli yapılar inşa edilmekte. Bu yapıların yanı sıra eski ve tarihi eser niteliği taşıyan, yapımının üzerinden 40-50 yıl geçmiş yapılar da mevcut. Gerekli önlemler alınmadığında olası büyük depremin ülkemiz üzerinde yapacağı etkiyi hayal bile etmek istemiyorum. Çernobil ile alakası ise yönetimin alacağı önlemler ve öneminin üzerinde durma tutumu. Depremin yaratacağı etkiyi minimize etmek için yeterli gücümüz yoksa Çernobil'deki gibi diğer ülkelerden yardım istememek, olayı örtbas etmek, olduğundan farklı göstermek, gizli tutmak vs. gibi tutumlarla yaklaşılırsa bu depremin de bir faciaya dönüşmesi kaçınılmaz olur. Sadece İstanbul değil, tüm Türkiye bir deprem bölgesi ve ülkemizin diğer ülkeler için önemini herkes bilmekte. 

Konunun önemini anlatmak için şöyle detaylar vermekte fayda var. Yapılar inşa edilirken projelerine, prosedürlere ve yönetmeliklere uygun bir şekilde yapılmalıdır. Uygun yapılmayan yapılara izin verilmemelidir. Projelerinde yönetmeliklere uygun üretilip üretilmediği kontrol edilmelidir. Bir kontrol mercii her zaman bulunmalıdır. Ama bu mercii de görevini kötüye kullanma eğiliminde bulunmamalıdır. Demek istediğimi siz anladınız. Eski yapılar güçlendirme gerekiyorsa güçlendirilmeli. Masraftan kaçınılmamalı. "Şu malzeme çok pahalı şu ucuzundan kullanalım" diyerek yapıyı olması gerektiğinden güçsüz hale getirmeyelim. "Bunu uygulaması zor" deyip kendi kafasına göre iş yapanları uyaralım. Gerekirse eğitime tabii tutalım. Unutmayalım ki, Japonya'daki 8.9 büyüklüğünde olan depremden sonra hasar gören nükleer santralden sızan radyasyonun yarattığı tehlikeyi hatırlayalım. Reaktör hasar almamış olmasına rağmen normalin 1000 katı radyasyon sızıntısı meydana gelmişti. Hiçbir zaman başımıza gelmez demeyelim. Gerekli önlemlerimizi alalım. Gereken masraflardan kaçınırsak sonrasında oluşacak masrafların altından kalkmak hayli zorlaşır. 

Çernobil faciası sonrası inşa edilen koruma kabuğunun maliyeti 2.15 milyar euro olarak belirtildi. Zamanında gerekli önlemler alınsaydı ve test aşamalarında oluşan problemler ihmal edilmeseydi sizce bu masrafa gerek kalacak mıydı? Unutmayın, 1 musibet 1000 nasihattan iyidir.-Tabi bu musibetin sonucu bir hayli ağır olmuş olsa da- Umarım bu atasözünü kullanmamıza gerek kalmaz. 

Okuduğunuz için teşekkür ederim. 

Sağlıcakla kalın.

Bu gönderiyi paylaş

Facebook Twitter Whatsapp

Yorumlar (0)

Yorum yap